6 Şubat 2011 Pazar

İçine Dönünce Herkes Yalnızdır



Başlığı görünce, yine depresyona girmiş, melankolik takılan, klişe bunalım bir tip bu da denebilir; ama hiç öyle değil. Yani depresyonda değilim, hiçbir zaman da melankolik takılmadım, takılmam. Mutsuzluklarım, üzüntülerim, can sıkıntılarım var elbet; ama bunlar değil bu yazıyı yazdırmaya sebep. Bu düşünce düşündükçe geldi aklıma. Belki biraz felsefe yaptım kendimce ve bu sonuca vardım işte: "İçine dönünce herkes yalnızdır."
Çevremizde, belki az belki çok birçok yakınımız, eşimiz, dostumuz var; bu kimselerle paylaştığımız sırlarımız, dertlerimiz, yaşadığımız mutlu anlar, güzel olaylar var. Bakıldığında sosyal, mutlu ve insancıl kimselerizdir. Bizden içine kapanık, karamsar, bunalım davranışlar beklenmez, göstermeyiz de zaten. Doğrudur fakat olayın bir de şu noktası var ki; insanın bir şekilde yalnız olduğu, kendiyle kaldığı  zamanı. İşte o noktada istediğiniz kadar yakınınız, seveniniz olsun, sizin o noktanıza kimseler ilişemez. Yani o noktaya gelince insanın kimseye kalmak istemediği, kimseyle yaşayamayacağı, paylaşamayacağı şeyler mutlaka vardır. O noktada sırdaşı da dostu da kendisidir. Yalnız kendi anlar kendini, kendine kalmak zorundadır. Bu nokta insanın içine döndüğü noktadır ve içine dönünce herkes yalnızdır, kendiyledir, kendinedir...
Bu da benim acizane fikrimdir.

Nokta nokta nokta... (Yazıda fazlasıyla kullandığım nokta kelimesine itafen)