2 Eylül 2012 Pazar

Sevgili Okur Ben Geldim!

Uzun bir aradan sonra yeniden sahalara dönmüş bulunuyorum. Blog yazmayı özledim mi sorusuna tam bi' cevap bulamasam da, yazmadan olmayacağını, yazmadan yapamayacağımı biliyorum.
Bir de kendimde gözlemleyip öğrendiğim bir şey var ki, o da insanın bir yıl da bile hayata bakışı, fikirleri, duruşu vessalam değişebiliyor, çok çok farklılaşabiliyormuş. Şükürler olsun ki kendimde gözlemlediğim bu değişim olumlu bir değişim. Farkındalığımın arttı, ne olduğum bilincine vardım ve haddimi bilmeye çalışıyorum O'nun izniyle...
:
Dönüş haberimi de verdiğime göre klasiği bozmadan parçamı paylaşır, bir sonraki yazıma kadar sağlıkcakla kalmanızı dilerim efenim...

4 Eylül 2011 Pazar

Bugün Bayram; Ama Artık Erken Kalkmamıza Gerek Yok Barış Amca!


"Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi"

Küçükken Barış Manço'nun en sevdiğim şarkılarından biriydi bu şarkı da.
Annem her bayram sabahı odamıza gelir ve bu şarkıyı söyleyerek uyandırırdı bizi. Bu da beni çok mutlu ederdi. Heyecanla yataktan fırlar, giyerdim en güzel giysilerimi. Ve gerçekten o gün annemi hiç üzmek istemezdim. Barış amcanın sözleri bayramlarda hep kulağıma küpe olurdu...

Şimdi ise, artık ne bu şarkının bir anlamı ne de bayramların anlamı kaldı. Küçük yerleşim yerlerinde yahut tüm akrabaların bir arada olduğu şehirlerde bayramlar hala bayram tadındadır belki ama; büyük şehirlerde ve hele ki yakın akraba, eş dosttan uzak yerdeyseniz, işte o zaman hiç bir şey ifade etmez oluyor bayramlar size.

Manevi değeri her daim içimizde elbet; lakin burda geleneksel ve yaşanılan yönünden bahsediyorum.
Artık bayram sabahları heyecanla fırlamıyoruz yataklarımızdan. En güzel giysilerimizi giymek de gelmiyor içimizden. Çünkü zamane bayramlarının diğer günlerden bir farkının kalmadığını farkettik. Artık sabah erkenden kapılar çalınmıyor gelen misafirlerce ve gün boyu biri gitmeden diğeri gelen, evlerimize neşe olan misafirlerimiz yok, kapıya gelen çocuklara şeker yetiştirmek için bir telaşa da gerek kalmadı; çünkü kapıya gelecek çocuk da yok. Çocuklar artık bayramların ne ifade ettiğini bilmiyor. Onlar bilgisayar başında sanal oyunlarıyla şarhoş olmakla meşgul...
Kimler ziyaret edilecek, bugün kimlere gidelim, bunun meselesi de olmuyor; çünkü artık gidilecek eş dost da yok...

İşte böyle bayramlar yaşadığımızdan -buna bayram yaşamak denirse tabi-, artık sabah erken kalkıp en güzel giysileri giymemize gerek kalmıyor malesef ki Barış amca...

Ama biz yine de seviyoruz şarkını

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Rüya Görme Mutluluğu


Küçüklüğümden beri rüya görmekten çok hoşlanırım. Hobilerimin başında gelir neredeyse.
Rüya görmek huzur verir bana. Gerçek hayattan farklı bir dünyayı yaşamak, kendimi değişik olayların içinde bulmak, alakasızlıkların içinde kaybolmak, eğlenceli ve güzel gelir.
Çok fazla rüya görürüm. Bir gecede altı rüya görmüşlüğüm var mesela.
Çok güzel ve değişik rüyalar görürüm. Bir o kadar da saçma, mantıksız ve kötü rüyalarım olur elbet; ama rüyanın her türlüsünü severim ben. Yeter ki göreyim.
Bir gece rüya görmeden uyanırsam, eksiklik hissederim, üzülürüm ciddi ciddi. Gördüğüm zaman ise gün boyu o rüyanın analizini yaparım kafamda. Gülerim, eğlenirim, üzülürüm, korkarım felan...
Genelde rüyada iken rüyada olduğumu anımsarım. Bazen bu şekilde rüyalarımı kontrol altına aldığım olur bazense bilip de karışamam, uzaktan seyirci gibi tebessümle izlediğimi hissederim.
Bazen rüyanın ortasında istemsizce uyanırsam, rüya devam etsin diye hemen geri uyumaya çalışırım. Saçma değil ha, bazen gerçekten işe yarayabiliyor :)
Ve genelde, gece rüyamda gördüğüm şeylerin bir anımsaması ertesi gün yahut diğer günlerde karşıma çıkar. Mesela "aaaha! demek bunun için rüyamda şunu gördüm, şöyle gördüm" felan derim. Yakın zamandan bir örnekle açıklamak gerekirse; bir gece rüyamda arkadaşımın güzel bir kurdela ile paketlenmiş bir hediye verdiğini görmüştüm. Rüyanın devamında bir oturuşta bir tepsi kadayıf sarması yiyordum. Ertesi gün salonda otururken, annemin büyüyen çiçeklerin sarkmaması için uçlarını kurdela ile bağladığını farkettim ve direk rüyamda gördüğüm o kurdela geldi aklıma. Sonra aynı günün akşamı annemle dışarı çıkmıştık ve bir pastanenin önünden geçerken, reklam afişi dikkatimi çekti. Afişte kadayıf sarması tanıtılıyordu. Ya, böyle işte... :)
Ve yattığım zaman bazı kereler heyecanlandığım olur. Rüya göreceğimin heyecanıdır bu. Evet evet abartmıyorum, cidden böyle oluyor. Yaşasın diyorum, şimdi uyuyacağım ve yine değişik rüyalar göreceğim. Seviniyorum, mutlu oluyorum. Bunun istek ve heyecanı kaplayınca içimi uyuyamaz olabiliyorum :)
Böyle durumlarda bugün nasıl bir rüya görebilitem var, bunun değerlendirmesini yaparım. O gün içerisinde neler yaşadım, nelere çok takıldım, nelerden etkilenmiş olabilirim yahut bilinçaltımda ne vardır, bunların analizini yapar ona göre bir görülebilcek rüya seneryoları oluştururum kafamda. Buna da saçma demeyin, çünkü bunun da tuttuğu zamanlar olabiliyor :)

Kısacası, rüya görmeyi seviyorum arkadaş :)

7 Ağustos 2011 Pazar

Burası Önemli!

"Karar vermek için 24 saate ihtiyacınız var. Bir olay olduğunda ve siz bu olay karşısında sinirlenip, öfkelendiğinizde, asla ani kararlar vermeyin. 24 saat süreniz var. Bekleyin ve 24 saat sonra da duygularınız aynı ise, o zaman harekete geçin."


 şarkı:  TıK :)

28 Temmuz 2011 Perşembe

Okur Sana Söylüyorum Yazar Sen Anla!


  • Siz siz olun, kimseye hakettiğinden fazla değer vermeyin. Kimilerine hakettiği değeri de vermeyin; zira bu değeri suistimal edenler; sizi kırarak, üzerek, kullanarak teşekkürü bir borç bilenler olur!
  • Sizi kıran insanları siz de kırın! Acısını çıkarın demiyorum ama en azından sizi kırdıklarını, hatalı olduklarını onlara sezdirin. Bırakın bir kere de siz değil, onlar üzülsün, kırılsın!
  • Haklıysanız susmayın. Her zaman açıksözlü olmak iyidir. Vurun yüzlerine. Ne hissedeceklerini düşünmeyin. Onlar sizi düşünüyor olsa kırmaz, üzmezlerdi!
  • Bir insana en fazla iki kere şans tanıyın. Her seferinde aynı sonuçları alıyorsanız, o insan hiç bir iyi niyeti haketmiyor demektir artık. Hiç düşünmeyin, silin gitsin!
  • İnsanlara fazla sevecen, hoşgörülü ve mütevazi göstermeyin kendinizi. Eğer bu yönlerinizi farkederlerse, hiç affetmez hemen kullanırlar!
  • Öyle hemen herkese güvenmeyin. Hatta hiç bir zaman kimseye tamamen güvenmeyin. İnsanoğlu illa ki birgün sizi şaşırtacak, yanıltacak ve hiç göstermediği yüzünü muhakkak bir şekilde ortaya çıkaracaktır!
  • Ve insanlar üzerinde asla güzel hayaller kurmayın; çünkü %70 bu güzel hayallerinizi suya düşüreceklerdir!

Vesaire vesaire vesaire...

Bu böyle uzayıp gidebilir. Çünkü sözkonusu olan insan. Ve insan hiç bir zaman anlaşılamadığı gibi, hiç bir zaman da yazmakla bitmeyecektir...

Ve de bir dipnot: Bu yazılanlar "değerli okur sana söylüyorum, yazar sen anla" formatındadır.

10 Temmuz 2011 Pazar

Bazen İstanbul'a kaçabilir insan
Huzur bulduğu, aşık olduğu o şehre...

hadi şimdi şarkı dinleyelim: TıK

16 Haziran 2011 Perşembe

Buna Belki De Kaçmak Derler





Bugün bir işim nedeniyle bir yere gitmem gerekti. Bu yüzden sabah erkenden çıktım yola. Mesafe uzun olmasına rağmen bir vasıtaya binmek istemedi canım. Yürümek istedim. Sabahın temiz havasını içime çekerek ve sokakların sessizliğini dinleyerek yürümek... Epey yürüdüm. Sandığımdan da uzun geldi yol ve yürürken düşündüm; bir çok şey düşündüm, hayal ettim, sorguladım, yargıladım felan... Yürümek iyi geldi bana. İşim olmasa daha kilometrelerce yürümek isterdim.
Yürümek, hele de böyle sokaklarda kimselerin olmadığı, sessizliğin ve sakinliğin hüküm sürdüğü vakitlerde yürümek çok iyi geliyor bana. Seviyorum; çünkü yürürken özgür hissediyorum kendimi. Yürürken dönüp arkama baktığımda bir çok şeyin geride kaldığını ve önümde nereye vardığını bilmediğim uzun bir yol olduğunu bilmek huzur veriyor bana. Yürüyorum işte bu yüzden. Hep yürümek istiyorum.

Sadece yürümek, yürümek ve buralardan gitmek...

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Bulutlara Götüren Bisiklet



Ben çocukken çok severdim bisiklet sürmeyi.
Bisiklete bindiğim vakit; benden güçlüsü, benden özgürü yokmuş gibi hissederdim.
Rüzgara karşı koyarak daha bir hızlı çevirdiğim pedallarıyla, sonsuzluğa, özgürlüğe, bulutlara gitmeyi hayal ederdim.
Yoruluna kadar, tükenene kadar çevirirdim pedalları.
Mutluydum, huzurluydum, ellerimi bırakıp rüzgarı kucaklardım...


Bisiklet demişken: TıK


28 Mayıs 2011 Cumartesi

Piknik Yapmayı Severler (:



Piknik yapmanın çok güzel ve eğlenceli bir aktivite olduğunu düşünüyorum. Tatlı telaşla lezzetler hazırlanıyor, sohbetler ediliyor, oyunlar oynanıyor ve bunun gibi nice şenlikler... İnsan piknik yaparken eğleniyor, stres atıyor, keyifleniyor felan. Yorgunluğu da oluyor elbet ama tatlı bir yorgunluk oluyor bu ve o güzel güne değiyor. Yenilenler, içilenler piknikte daha bir lezzet buluyor sanki. Ortamın şenliğinden ve sıcaklığından etkileniyor olsa gerek :)

Piknik yapmayı seviyorum...
İnsanları tanımayı ve onlarla kaynaşmayı; onlarla güzellikleri paylaşmayı...
Lakin piknikte börtü böcek sevmiyorum, alerjim var kaşınıyorum :)
Ha bir de, piknik alanlarına giden yolların bu kadar sarp kayalıklar arasında, dar ve virajlı yollar olmasından müzdaribim. Bu yönde biraz korkum var da.

Ama her şeye rağmen pikniği seviyorum! (:

26 Mayıs 2011 Perşembe

Kıskandırdıklarımızdanmısınız?




İnsanlar çok kıskanç olmuş; ya da hep öyleydiler zaten de, ben yeni farkeder olmuşum bu durumu.
Haklı kıskançlıklar da olabilir elbet, bunu doğal karşılıyor ve ölçüyü kaçırmamak şartıyla destekliyorum;
lakin değinmek istediğim nokta haksız ve saçma yere yapılan kıskançlıklar.
Mesela kimse kimseyi çekemez, kabullenemez olmuş. Herkesin içinde bir fesatlık, bir haset. Niye bu öfke bu hırs anlamış değilim. Biraz kendiniz olun, bulunduğunuz durumu bir benimseyin ya. İlla başkası olmak, ona benzemek zorunda değilsiniz ki. Hele ki özentiliğinizi kıskançlığa vurup çirkeflik yapmanın hiç alemi yok.
Milleti gereksizce kıskanıp, onun üzerinden egonuzu tatmin ederek bir yere varamazsınız.
Toplum içinde düştüğünüz o ezik konumu da yanınıza kar kalır haberiniz olsun.
Benden demesi!...